Bugün ışınlanmayı bulsanız bile efsane Milan kadrosunu teklemeden sayamıyorsanız başarınızı hiçe sayabilecek insanlar var. Ülkemizde bu düşünceyi yaratacak kadar çok sevilen bir takım aslında Milan. İstanbul’daki tarihe geçen Şampiyonlar Ligi finalinde öne geçip kaybetmiş olmaları bile bunu değiştirmiyor. Ne var ki efsane kadroları ve başarılarıyla ön plana çıkan Milan çok uzaklarda kaldı.
Uzun süredir Serie A takip etmeyen birisine geçtiğimiz sezon şampiyon kim oldu diye sorsanız muhtemelen Juventus cevabını vererek yanılmayacaktır ama tahmin ettiğinizden daha uzun süredir takip etmiyorsa Milan cevabıyla sizi şaşırtabilir. Zira 90’lı yıllara damgasını vuran takım senelerdir eski görüntüsünden uzak. Juventus’un hegemonyası başlamadan evvel kazandıkları şampiyonluğun üzerinden 9 sezon geçti. O yaz Massimiliano Allegri ile Andrea Pirlo arasındaki anlaşmazlıkla başlayan kaos, iki defa kulüp sahibinin değişmesi ve üst üste ilk dördün dışında kalmalarıyla derinleşti. Şimdilerde ise Serie A puan tablosunda ilk sırada yine onları görüyoruz. Peki ne değişti?
Şampiyonluğa ulaşmanın sırrı; oyuna, kendine ve yaptığın işe güvenmek.
Arrigo Sacchi
Önceki sezona Marco Giampaolo yönetiminde oldukça kötü başlayan Milan’da erken koltuk değişimi yaşandı ve yeni teknik direktör Stefano Pioli oldu. Tecrübeli İtalyan, üç sene önce başarılı olacağına inanılarak şehrin diğer takımı Inter’in başına getirilmişti fakat bu birliktelik kısa sürdü. Milano’da yine Pioli’nin başarısız olacağı endişesi hakimdi. Ön yargıyla yaklaşılmaması gerektiğini savunanların temel argümanları Pioli’nin adam yönetimi, ikili ilişkilere önem vermesi ve genç oyuncuları yetiştirme becerisiydi. Tek senelik kontratının sonuna doğru yaklaşırken iki tarafı da haklı çıkarmayan soru işaretleriyle dolu performansı, pandeminin ardından zirve yaptı. Sezonu 6. sırada tamamlayan Milan, vakit geçmeden Pioli ile sözleşme yeniledi.
Şehrin kokusunu daha önce ciğerlerine çekmiş birisi daha bu hikayede yer almalıydı. Şampiyonluk kupasının siyah beyaza boyanmadığı son sezonda bu formayı giyen biri… Zlatan İbrahimovic, pek çoklarına göre futbolu noktalamak üzere gittiği Amerika’dan soğuk bir kış günü eskimeyen dostu Milan için geri dönüyordu. O gelmeden önce Milan 12. sıradaydı ve sezon sonuna kadar 6 basamak yükseldi. Yazın Pioli gibi o da sözleşme uzattı. Sezon başından itibaren toplam iki maçı Covid 19 testi pozitif çıkması sebebiyle kaçıran İbrahimovic, 5 maçta 8 golle krallık listesinde başı çekiyor. Takımı da namağlup unvanıyla liderlik koltuğunda oturuyor. O gizemli kış gününden itibaren 18 gol atan Zlatan, ligde 7 maç üst üste gol atmayı başaran ilk Milan oyuncusu oldu. Süper yıldız geçtiğimiz ay 39. yaş gününü kutlarken “Çocuklar gibi oynamak istiyorum.” diyordu. Bana kalırsa çocuklar gibi oynamaktan ziyade çocukların çok sevdiği süper kahramanlar gibi oynuyor. Öte yandan şu sıralar yakaladığı form grafiğinin Serie A’nın kalite düşüşü yaşamasına bağlayanlar da var. Eğer değecek olsaydı bu yorumlara en güzel cevabı Zlatan’ın kendisi verirdi diye düşünüyorum.
Burada kalırsam şampiyon oluruz.
Zlatan Ibrahimović
Mart ayından beri maç kaybetmeyen Milan’da Pioli’ye güvenenler kısa vadede haklı çıkmış gibi duruyor. İtalyan çalıştırıcının basit ama etkileyici ve hatta zekice sayılabilecek futbol anlayışı kırmızı siyah renklere yavaş yavaş oturdu. Yaz transfer dönemini Sandro Tonali, Brahim Diaz, Pierre Kalulu ve Jens Petter Hauge gibi oldukça genç ve potansiyeliyle dünyanın diline dolanan isimleri kadroya katarak geçirdiler. Öte yandan Simon Kjaer, Ante Rebic ve Alexis Saelemakers gibi kıymetli oyuncuların bonservislerini alarak kiralık sözleşmelerini kalıcı hale getirdiler. Beş hafta evvel Pioli’nin Spezia karşısına sürdüğü 22,8 yaş ortalamalı kadro, 15 senedir bir Serie A maçında görülen en genç takımdı. Ayrıca, bu sezon tüm maçlardaki başlangıç 11’lerinin yaş ortalaması 24,5 ve bu sayı da kendisine Avrupa’nın büyük liglerindeki genç kadrolar arasında zirvede yer buluyor. Zlatan İbrahimovic gibi 40’ına merdiven dayamış bir saha içi lideri olmasına rağmen bu kadar genç kalabilen Milan, Uefa Avrupa Ligi’nde Yusuf Yazıcı’nın şov yaptığı gecede Lille’den aldığı ağır mağlubiyete kadar süren 23 maçlık yenilmezlik serisi yakalamıştı.
Oyun anlayışı ana hatlarıyla genişlik, hızlı paslaşma ve prese dayanan Pioli, birçok maçta 4-2-3-1 dizilişini kullanıyor. Orta sahadaki pivot ikilisi, Ismael Bennacer ve Franck Kessie’nin daralarak merkezi savunması ile kazanılan toplarla birlikte hızlı hücumlara beklerini göndermekten çekinmiyor. Sol forvette oynayan Rafael Leao’nun içe yanaşarak boşalttığı alanları kullanan sol bek Theo Hernandez, 90 dakika başına 1,4 şut istatistiği ile oynuyor. Diğer kanatta ise Alexis Saelemaekers’in zaman zaman oyun kurucu rolü üstlenmesiyle sağ bek Davide Calabria çaprazdan içe kat edebiliyor. Takımın tamamının olduğu gibi özel olarak hücumun da lideri tabii ki İbrahimovic. Set hücumunu ona atılan uzun toplar üzerinden olgunlaştırıyorlar. Zlatan’ın topu indirdiği bölgedeki kanat ve bek pozisyonundakilere hem topu indiren Zlatan hem de onun arkasında oynayan Çalhanoğlu hızlıca katılıyor ve rakibi üstlerine çekerek ters kanatta boş alan yaratıyorlar. Pioli, bu plana harika bir şekilde hizmet eden Hernandez, Leao, Saelemaekers gibi driplingciler ile Bennacer, Hakan Çalhanoğlu gibi pasörleri birbirlerine çok iyi kaynaştırmış.
Yazıyı yavaş yavaş toparlamaya başlarken Milan’ın son şampiyonluğunu kutladığı yaz aylarına dönmek istiyorum. Takımın başındaki ilk sezonunu Serie A şampiyonluğu ile taçlandıran Massimiliano Allegri o yaz futbolseverleri şaşırtacak bazı kararlar alacaktı. Bunların başında Pirlo’nun yenilenmeyen sözleşmesi geliyordu. Onu kesinlikle savunmanın önünde oynatamayacağını ve 30 yaşını geçmesi sebebiyle ona 1 yıldan fazla kontrat veremeyeceklerini belirten İtalyan antrenör ile dünya yıldızının yolu neden sonra Juventus’ta tekrar kesişecekti. Conte tedrisatında kendini yeniden kanıtlayan Pirlo’ya günümüzden tam 2 sene önce bu konu soruldu.
Allegri kendini geliştirdi ve şu an dünyanın en iyilerinden biri. Milan’dayken gençti ve bazı hatalar yaptı, özellikle de benimle alakalı.
Pirlo
Pirlo’nun ayrıldığı yazın ardından sezonu 3. tamamlayan Milan bir daha ilk dörde giremezken Juventus’un ardı ardına ulaştığı başarılara hep birlikte şahit olduk.
Torino ekibi, mutlak hakimiyetinin başladığı 2011/12 sezonundan önce 9 senedir şampiyon olamıyordu. Allegri’nin Pirlo ile yaşadığı anlaşmazlık ile harlanmaya başlayan ateşin dumanı Milano’dan Torino’ya şampiyonluk kupası götürmüştü. Şimdi üzerinden geçen uzun yıllarda Allegri’nin kazandırdığı başarılar Juventus’a yetmedi, daha fazlasını aradıkları Sarri’deyse istediklerini hiç bulamadılar. Şimdi güvendikleri isim Andrea Pirlo… Genel olarak tarihten pek anlamam, tekerrürle arası nasıl onu da bilmiyorum ama futbol tarihi tekrara düşmeyi çok sever… Kim bilir belki de Pirlo’nun Torino’ya uçuşu bu kez kupayı aynı rotanın tersine yol aldıracak bir alevi körüklemiştir. Belki de hep ağ örmesiyle adı kötü anılan kaderin şımarık tarafı, cilvesi, Pirlo’nun yer değiştirmeleriyle Serie A şampiyonunun belirlenmesi olaylarını birbirine bağlamıştır. Bunu öğrenmek için sezon sonuna kadar Serie A’yı büyük ilgiyle takip etmeye devam edeceğiz.
NOT: Bu yazının orijinali Plase Dergi‘de İbrahim Güngör tarafından 19.11.2020 tarihinde yayınlanmış olup, tüm yayın hakları Plase Dergi’ye aittir. Plase Dergi’nin izni ile sitemizde yayınlanmıştır.
PLASE DERGİ – AC MİLAN TÜRKİYE